( ARAŞTIRMA ) Tuzhurmatu kasabasından çıkan ve Türkmen Radyosuna uğrayan, sanatçılardan ilki sayılır. Aslında bu sanatçının has birkaç özelikleri var, değer sanatçılardan onu farklı kılar. Onun şahsında toplanan özelliklerin birkaçı şöyledir, saflık, alçak gönlülük, cesaretlik ve milliyetçilik. Hepsi bir adamda toplandığı zaman vay o adamın canına. İşte böyle oldu bu büyük sanatçıya… Çocukluğundan beri hayatı bin bir soruyla doluydu. Türkmen millete karşı bir sürü haksızlık yapıldığın farkındaydı, örneğin ilkokulda okuduğunda, konuştuğu dil ile eğitim gördüğü dil arasında farkı algılamıştı küçük yaşındaki Ekrem Tuzlu. Ana dilinde duyduğu şiir, hoyrat, mani ve türkülerle Ekrem Tuzlu büyüdü ve içinde bu dile karşı sevgisi arttı, sonra bu sevgi tutkuya döndü. 1959 14 Temmuz Kerkük Katliam’ından önce, Tuz’da yuvalanmak isteyen Komünistlerle ilk çatışan o olmuştur. 2 Ocak 1959 tarihinde Seyit Kalender Kahvesinde 15 Komünistin hançer, bıçak ve baltalı saldırısına uğrayan Tuzlu, hançer yaraları olmasına rağmen, kendi hançeri ile dördünü yaralamıştır. Bu yüzden bir ay boyunca hastanede kelepçeli ve yaralı olarak yatmıştır. 1959 yılın şubatında Türkmen Radyosu açılınca 4 türkü ile birkaç hoyrat kaydetmişti. İlk parçası olan : Bilmem neden gamgin bu Tuz’un dağları ( Bayat ) Söz ve müzik : Ekrem Tuzlu O tarihten sonra yediden yetmişe, Tlafer;den Mendeli’ye kadar Irak’taki bütün Türkmenler Ekrem Tuzlu’yu tanmış ve onun yanık sesine, güzel sözlerine hayran kalmıştı. Yaralı yattığı hastanede bu türküyü yazmıştı ve buna bağlı bir de hoyratta eklemişti: Ay Yaraya Ay dağa ay yaraya Gözümü yıldız ettim Yaşımdan ay yaraya Okulunu bitirdikten sonra, 1960 yılında Tuzhurmatu’ya bağlı olan bir köyde öğretmen olarak atandı. 1961’de Bağdat’ Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın düzenlediği bir törende ve Kerkük Katliamının henüz yaraları sarılmamış ve akan Türkmen kanları daha kurumamıştı ki Ekrem Tuzlu sahnede yerini almıştı. Törende hazır bulunun altı bakanlardan bir de Kasım dönemin savunma bakanı Salih Mehdi Amaş’tır. Buna rağmen ve bütün dünyaya karşı bu hoyratı okumuştu: Dilim dilim Kes kavun dilim dilim Men bu dilden vaz geçmem Olursam dilim dilim Ekrem Tuzlu şiir, hoyrat ve türküleri yüzünden 1963’de tutuklandı, 1964 – 1965’de Basra’ya ve Elbu-Kemal’de mecburi ikamete tabi tutuldu. Ardından Kerkük’e Dibis bucağına atanmış ve üç yıl süreyle burada öğretmenlik yapmıştır. Ancak daha sonra 1969’da ve 1972’de tekrar tutuklanarak hapse atılmıştır… Ekrem Tuzlu 24 Nisan 1978’de Süheyle Hanım ile evlenmiştir, 1982’de öğretmen iken istihbarat birimleri tarafından okuldan alınır, doğruca Bağdat beşinci şubeye götürülür, alt ay süreyle ne ailesini, ne de çocuklarını görebilir. Çocukları Şahin, Erkan, Zeynep, Yasin doğduktan, eşi alt aylık hamile iken Tuzlu, 1985’te tekrar zindana atılır. Eşi Süheyle elleri kelepçeli olarak çocukları ile birlikte Semava’ye sürülür. Kendisi hapiste, eşi de sürgünde iken Abbas adlı çocuğu dünyayı gelir. 1986’da bir daha okuldan alınarak tutuklanır. Suçsuz olduğu halde 19 ay süreyle sorgusuz zindanda yatırılır. Kalem bulundurmak yasak olduğu için şiir ve hoyratlarını hurma çekirdeği ile yazar. Sonunda mahkemeye çıkarılır ve müebbet hapse mahkûm edilir. 1988 yılında İran-Irak savaşı sona erince genel aftan yararlanan Tuzlu serbest bırakılır. Öğretmenlik mesleğine dönmeyince 26 Mayıs 1989’de emekliye ayrılır. Buna rağmen yine hapishanelere düşmekten yakasını kurtaramaz. Böylece 1992, 1995, 12 Aralık 2002de sürekli tutuklanmış ve hapiste yatmıştır… 1950’li yıllardan itibaren 50 yıl süreyle tuttuğu ve sarıldığı milliyetçilik bayrağına bırakmayın Tuzlu, yazmış olduğu hoyrat prensip etmişti: Tavada olan yağdı(r) Parmağın vurma dağdı(r) Tuttuğum yoldan dönmem Ne kadar canım sağdı(r) O hiçbir zaman kimseye boyun eğmedi, hapishane, zindanları gördü, işkencelere maruz kaldı, ama onun direnişini kıramadı ve tuttuğu yoldan kaymadı. O ya bülbül gibi Kerkük’ün düş bahçelerinde öttü, ya da zülüm ve diktatöre karşı milletini isyan etmeğe çağırdı, aynı bu yazdığı hoyrat gibi: Yanasın Yoldan çıkma yanasın Öldüm neft paylamaktan Sen ne vakit yanasın Bütün baskıcı rejimler yıkılıp tarihe kavuştu, en sonunda Saddamın kanlı iktidarı da yıkıldı ve tarih çöplüğüne atıldı, ama Ekrem Tuzlu şanı, şerefi ile koçman bir çınar ağacı gibi kaldı. O ki halkı için alnı acık, dimdik olarak yaşadı, zülüm ile mücadeleciliği, yazdığı hoyratları, bestelediği türkülerle yükseldi ve kalıcı oldu. Eserlerinden bazıları: 1- Su ver bana susuzum ( Bayat ) Söz ve müzik: anonim 2- Ay havar bağvan elinde ( Bayat ) O yara gül az gedipti(r) Söz ve müzik: anonim 3- Kendini tanrıya seni karşıma gördü ( Bayat ) Söz : İzzet Abdi bayatlı Müzik : Ekrem Tuzlu 4- Kifriye yolu düştü ( Bayat ) Söz ve müzik : Ekrem Tuzlu 5- Ninay ninay naz hanım ( Bayat ) Çık hayvana gez hanım Evine konak gelip Şeker şerbet az hanım ( Telafer ilçesinde derlemişti sanatçı ) 1- Dağlar meralı ( Bayat ) Söz ve müzik: Ekrem Tuzlu 2- Kızıl hoyratı 9- Matari hoyratı ( Tuzhurmatu ağzı ) Tanınmış ve çok anlamlı bir şarkısında ( Dağ Maralı ), o bu şarkının sözünü yazıp ve bestesini 1988 yılında hapisten serbest kalınca yapmıştı ve Türkmen kardeşlik kulübünün düzenlediği törende söylemişti. Bu Şarkını söylemeden önce spiker ve edebiyatçı Adanan Sarikahya onun hayatı söz konusu olacak endişesinden dolayı sahnede perde arkasında onu caydırmağa çalışmış ama nafile, Tuzlu söylemeğe ısrar etmiş ve o şarkıyı korkmadan okumuştu: Dağlar Meralı ( Bayat ) Söz ve beste : Ekrem Tuzlu Ceylanım (ceylanım ) gözüm karadı(r) Bu gözler başıma bir beladı(r) Başım alıp hara gidim avcı elinden Ah… Ah gözümün karası lâlı seledi(r)
Ceylanım gezerim çayır çimeni Avcıdı(r) ayıran balamnan meni Başım alıp hara kaçım avcı elinden Ah… Ah. Kestiler balamnan sütü memeni
Ceylanım gezerim dağlar meralı Avcını görendem rengim saralı Baş alıp hara gidim avcı elinden Balalarda menen dertlı yaralı
Avcıdı(r) okladı gözüm karasın Gezerim dağların kuskun deresin Baş alıp hara gidim avcı elinden Siz tapın menim için avcı çaresin Burada mücadeleci ruhu taşıyan Tuzlu avcı ile ceylanlar arasında cereyan eden mücadeleyi anlatıyor. Avcı kanlı rejimin tâ kendisidir, ceylanlar da Ekrem tuzlu ve ailesidir ki eşi çocuğunu dünyaya getirirken o karanlık zindanlarda hem habersiz hem de türlü türlü işkencelere maruz kalıyordu. Nitekim son zamanlarda bir uydurma haber ile Ekrem Tuzlu’nun tarihini karalamağa çalışanlar çıkmış ve onu haksız yere suçlamışlardı. Umarız gerçekler ortaya çıkar ve bu büyük sanatçı hak ettiği yeri alır, bir şairin söylediği gibi, benim millettim benim için değerlidir, bana haksızlık etse de… Netice itibarıyla bu sanatçı sanatını milletinin dert, umutlarına bağlamıştı ve onun uğrunda bütün ömrünü adamıştı. Bu yolda güzel eserler yaratmıştı, bu eserler halen Türkmen milletin belliğindedir bir ışık gibi yarınlarını aydınlatıyor. Tuzlunun müziğine eğer bakarsak, bu 50 sene ömründe ne görürüz yalnız hapishane hoyrat ve şarkıları, buda bize yetiyor…
İki güneş bir anda batıyor ufkunda Biri söner o biri parlıyor şafağında Hain gözler yaşıyor gözlerin merakında Ya sön meni rahat eyle ta ki biraz dinclenim Ya parlatma ağyarlarındaki men ( de ) güçlenim Gittim gördüm yurtları gözgü gibi parlıyor Senin caddelerinde çamur sıyan kan kokar Beslediğin erlerin yana yana ağlıyor Ateşine hasrettir hasret çekip yan bakar ( 14 hece ) …………………………………………………………… Olgum gördüm seni gittin gurbete ( 11 hece ) Çünkü bildim ( oğlum ) dayanmazsın dertlere Çek bu ayrılığı ( oğlum hiç ) değmez minnete
Dön gel oğlum dön gel gözüm yoldadı Bu kara günler yakamı salmadı Kor kalmışım oğlum kurna bucaklarda Söndü o ateşler yanan ocaklarda Balalar ağlıyor sütsüz kucaklarda Dön gel oğlum dön gel sabrım kalmadı Bu kara günler yakamı salmadı Söyle kimler için yapım bayram aşını Hep gurbette geçirttin o genç yaşını Acep bir de görsem çatma kaşını Dön gel oğlum dön gel sabrım kalmadı Bu kara günler yakamı salmadı Adaklın gelir yerine bakar Gözgüde yüzü geline takar Yaşarın gözleri kan akar Dön gel oğlum dön gel sabrım kalmadı Bu kara günler yakamı salmadı
Tutsaydım Erik saydım Dut saydım Çoktan zengin olmuştum Biraz dilim tutsaydım
Yıllardır oğlum yolunu gözlerim Toz basmış yatağını özüm düzlirem Çekilip kinara ağlayıp sızlarım Dön gel oğlum dön gel sabrım kalmadı Bu kara günler yakamı salmadı
Özyeden Aç kuşlara özyeden Çoklar dedi varım var Ne apardı özyeden
Kalkmaz elim Kırılır kalkmaz elim Yoksulluk Allah’tandır Başıma kalkma zalim
Her iki günde bir aparılar meni Çalalar çavardılar sorular seni Oğlum hiç bulunmuyor bu derdin dermanı Dön gel oğlum dön gel sabrım kalmadı Bu kara günler yakamı salmadı Bir kimsem yoktur gedsin pazara İhtiyar çağım döndü azara Bu dert meni aparır mezara Dön gel oğlum dön gel gözüm yaşlandı Bu ahır çağımda yöreyim taşlandı
Göz yaşıya Sürme çek göz yaşıya Günde yüz kurban verem Bir damla göz yaşıya
Uzum güler Meyve çık uzum güler Eşledim adam bahçesini Âleme üzüm güler
|