( ARAŞTIRMA ) Hoyrat sözcüsü Irak Türkmen halkın en başta gelen hayat tarzıdır. Hayat Hikâyesi, dünya görüşü, felsefesi, aşı, tuzu, günlük yemeği, sevinç kaynağı, üzüntüsünü yansıtan sihirli bir araçtır. Bu sözcükle, söz ve ezgi olarak, herkes uğraşmış, en azında ömrünün bir döneminde,ister kadın olsun ister erkek..Öyle erkekler var, öyle kadınlar var ki bu sanatla adette özdeşleşmişlerdi. Eskiden Türkmen topluğunda öyle hanımlar vardı ki adette bir sevinç kaynağı, etrafına neşe saçan, burada tek bir nitelikten söz ediyoruz, bir yaşamı bütünleyecek, arayışı kucaklayan tavrı içinde ki bu onun dünyayı bakış açısında yorumlanan iyiliğin ve güzelliğin tâ kendisidir. İşte böyleydi Naime Hanım, bu kültür zenginliğini çocuklarına aşıladı ve bize iki büyük sanatçı verdi. Mehmet ve İbrahim Rauf… Rauf kardeşler çocuk yaşındayken her biri bir hoyrat meftunuydu. Burada değinmek istediğimiz şey, bu gidimli düşüncenin hep arakasında kalacağız. Çünkü bu müziksel aşk onları ne sonuçlara götürecek, bunu ileride göreceğiz… Onlar hayatın bir sayfasını, çocukluk çağı denen sayfasında, hem de cıvıl cıvıl, Mevlit törenlerinde, başka deyişle o zamanın müzik konservatuarında, su içer gibi bu kültürü damla damla adette emiyorlardı, sonra ev dönüp onun hararetli tartışmasını yapıyorlardı. Onlara destek olan hep o muhteşem anne olmuştu. Bütün sanat törenlerine onlar katılmışlar, dinleyip dinletmişler. Bir aşk meşk ortamında, törenden törene, olaydan olaya bu çocuklar büyüdü deli kanlı çağına yetiştiler. Bu arada Irak Türkmen Radyosu açılmıştı. İlk olarak Mehmet Rauf Bağdat’ta gitti Radyo ses, icra sınavına katıldı, sınavı kazandı ve bir Radyo sanatçısı oldu. Orada bir Bayat gazelini kaydetti. İbrahim Rauf henüz 14 yaşındaydı. Radyodaki o yarım saatlik programı dinleyerek büyüdü, kardeşi Mehmet ile berber gelişti. 1966 yılında Bağdat’ta gitti, ses, icra sınavına katıldı ve başarı oldu. İlk olarak şu türküyü kaydetti: Yakar beni bu ayrılık kül eder ( Rast ) Söz : Sabır Demirci Müzik : anonim İki Kardeş resmi Radyo sanatçıları olmuştular artık, böylece bir sanat şölenine girmişlerdi, ki müzik sahnelerinde bazen birlikte bazen de ayrı ayrı bülbül gibi şakrıyorlardı. Aslında ikisi birbiriyle adette yarışıyordu ve o dönemin sahnelerinde bir yıldız gibi boy gösterdiler. Mehmet Rauf ilk günden beri usta bir besteci olarak kendini ortaya koymuştu. Bazen Mehmet bestelerdi, İbrahim okurdu bazen de diğer sanatçıların ( Mehmet hariç ) müziğiyle ayrı ayrı sanatlarını icra ederdiler, ister Radyoda, ister müzik törenlerinde. Böylece gün, yıllar geçti. Onlar hep Türkmen müziği için çalıştılar, güzel eserler söylediler, tâ ayrılık geldi, kardeşi kardeşinden ayrılan, ölümlerden ölüm, ayrılık geldi. 1981’in başında kardeşlerden birisi Saddam rejimin baskılarına dayanamayıp memleketini terk etti, gurbete gitti, diğeri de hapishaneler ona mesken oldu. İbrahim Rauf bu devletten diğerine göçmen kuşu oldu, memleket özlemiyle tutuştu yandı. Diğeri Mehmet Rauf baskıcı, zalim rejime direndi, dolaysıyla bu rejimin köpeklerine hedef oldu, aylarca zindanlarda kaldı, işkence gördü. Ve böylece üzün acı yıllar geçti. Bu zalim bina bir gün geldi çöktü, öyle çöktü ki ardından yıllarca toz dumanı kaldı. Yeri ve zamanı gelince ilk günleri gibi Irak Türkmen müziğine onlar sarıldılar, yeni eserler vermeğe çalıştılar, çünkü içlerindeki o sevgi ateşi daha sönmemişti……
Mehmet Rauf ( 1944 - )
Sanat camiasına yorumcu ve usta bir besteci olarak ortaya çıktı. Küçüklüğünden beri Irak Türkmen makam ve hoyratları etkisi altında kalmıştı. Doğrusu o bu kültürün içinde büyüdü ve gelişti. 1966’dan itibaren sesi Irak Türkmen Radyosunda duyulmağa başladı, bu hususta sanatçı şöyle anlatıyor “ Ben 1962’de Bağdat Radyosuna uğradım, o zaman genç yaşlarındaydım, askerliğim bile yapmamıştım. Radyoda bir gazel kaydettim, bilindiği gibi yoklama komisyonları vardı. Ben gönül kelimesi yerine gögül kelimesini kullanmıştım, bunu gerek hatıra olarak saklasaydılar, silmeseydiler. Ama onlar onu sildiler, ben de biraz darıldım. Sonra askerliğim yaptım, tâ 1966’de tekrar geldim ilk şarkımı kaydettim “ . Yanı sıra o Kerkük sahnelerinde sanatını icra ederdi. Televizyonda bir ara çıkmağa başladı. Kardeşi İbrahim ile ikili ( düet ) olarak bir süre tanındı. Bazen kendisi bestelerdi kardeşi seslendirirdi, bazen de kendi bestesini kendisi seslendirirdi, başkasının eserini seslendirdiğini biz görmedik ( anonim eserler hariç ). Mehmet Rauf toplam 10 sanatçıya eser vermiş ve 200 beste bestelemiş. Doğrusu onun besteciliği şarkıcılığından daha üstündür. Eserlerinin sanat değeri her zaman fark edilir, özelikle ağır ritimli şarkılar, ya da bizim nitelendirdiğimiz Türkmen usullü sanat müziği. 1980’lerde Baas Rejimin baskısı yüzünden bir ara sustu ama bir rejimin yıkılışıyla tekrar sanata döndü ve yeni eserler vermeğe devam etti. Eserlerinden başta şunlar gelir:
1- Yıldızlar ( Bayat ) Söz : Salah Nevres Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf ( İstanbul Radyosunda okumuştu ) 2- Vursun davul çalsın zurna ( Bayat ) Söz, müzik ve okuyan: Mehmet Rauf 3- Ne bir mektup, ne bir resim Senden güzel gelmedi yar ( Segah ) Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf Söz : Fikret Avcı 4- Fincan ( Karçahar ) Müzik ve okuyan: Mehmet Rauf Söz : Sirvan Saçıüzün 5- Her şeyden habırıv var deme bilmerim ( Karçahar ) Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf Söz : Sabah Karaaltıncı 6- Hardasın ( Karçahar ) Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf Söz : Yalman Bellanoğlu Tuzlu 7- Gin gelek mevsimi olur ( Karçahar ) Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf Söz : Salah Nevres 8- Öyle sitem eyledim ki Seni haktan diledim ki ( Hicaz hamayon ) Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf Söz : Salah Nevres 9- Bu ne boy, bu ne sine, bu ne surattı(r) Nakışı güzel seni şirin yarattı(r) ( Karabağlı ) Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf Söz : Salah Nevres 10- Divana gönülüm ( Bayat – mürekkep saba ) Söz : Sabır Demirci Müzik : Mehmet Rauf Okuyan : İbrahim Rauf 11- Yar adına ( Bayat ) Söz : Salah Nevres Müzik: Mehmet Rauf Okuyan: İbrahim Rauf 12- Nesimin feryadı ( Zenzeran ) Söz : Nesimi Müzik : Mehmet Rauf Okuyan : İbrahim Rauf 13- Bir deste mavi gül derin bağlavın yara gönderin ( Rast ) Söz : Mehmet İzzet Hattat Müzik : Mehmet Rauf Okuyan : Kerim Kölemen 14- Hasret Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf Söz : Husam Dabbağoğlu 15- Mum ( Hicaz ) Söz, müzik ve okuyan : Mehmet Rauf 16- Al kanınla yazdım yara yolladım ( Bayat ) Söz : Mustafa Kemal Denden Müzik : Mehmet Rauf Okuyan : Memet Camcı, Behçet Gamgin ve Şahap Ahmet
Fincan ( Karçahar ) Söz: Servan Saçıüzün Müzik ve okuyan : Mehmet Rauf
Dediler fincana bak, gör kaderin Görüp duyacaksın gamın kederin Bilirim çekerim bundan beterin Acı kaderime yazıklar olsun
( Dediler ) fincanda göründü yolları bağlı Ümitler kaybolmuş yüreğim dağlı Bitmeyen gidi ki dereli dağlı Acı kaderime yazıklar olsun
Fincanı dönderdi bahtıma baktı Fincan eli koptu göz yaşım aktı Yarasa kuşları meni bıraktı Acı kaderime yazıklar olsun
Fincana boş verip yürüdüm gittim Yıllardı kendime bak neler ettim Yanan mumlar gibi eridim gittim Acı kaderime yazıklar olsun
Mehmet Rauf’un müziğini eğer incelersek şu kanata varırız: bu müzik 42 yıl ( 1966 – 2009 ) süresinde aynı paralel çizgisi içinde yol kat etmiş, belki biraz olgunlaşmış ama fazla ileriye gitmemiş, yani başka deyişle dâhiyane bir eser ortaya koymamış, belki onun yaşadığı çağ bu kadar ona el vermişti.
İbrahim Rauf ( 1945 - )
Bu sanatçının öz hayat ile müzik hayatından ayırtmak çok zor, başka deyişle onun biyografisi ile sanatı iç içe geçmiş ki her ikisinden birisini yalnız almak imkânsız oluyor. Çünkü o hep sanatı için yaşadı, müzik ile adette özdeşti. Çocukluğundan beri o dünyayı yeni bir kavrayış içinde kalmak çabasındaydı. Bu kavrayış herhangi bir müzik yapmak, söylemek değil, tersine kaliteli bir şey yapmak peşindeydi. Bu nokta – bilerek ya da bilmeyerek – eskiye daha bağlıydı. Aslında onun hayatın eğer özetlersek iki döneme ayrılır, İkisi de aynı kökte birleşir ama değişen unsur müziğin tâ kendisi olur. Bu müziksel unsuru yaşatmak ve geliştirmek hayatın uğrayışı olmuştur. İki dönem gayesi aynı ama yolları ve adları farklıdır: A- Memleket dönemi: Bu dönem tâ çocukluktan başlar 1981’de biter. Bu dönemde kaynaklar yanı başındaydı, mevlit, düğün törenleri, büyük sanatçılarla görüşmeler, Türkmen müzik ortamı ve en büyük olay Irak Türkmen Radyosunun açılışı. Bu doğrultuda sanatçı şöyle anlatıyor “ Irak Türkmen Radyosunun Türkmen müziğine etkisi oldu elbette, hem de çok. O zamana kadar sanatçılar nereye gedecek, sanatlarını nasıl icra edecek diye bilemiyordular. Ama resmi bir Radyo açılınca, orada Bağdat’ta, herkes gitti, bir hizmet için gittiler, aynı zaman da sanatlarını iyi bir şekilde icra etmek mekânını orada buldular, bayağı yararı oldu, hem sanatçılara hem de edebiyatçılara”. Evet, İbrahim Rauf Radyoya gitti. Ama Radyonun resmi açışlından 7 yıl sonra, yani 1966 yılında ve Radyo sanatçı unvanını kazandı. O günden 1981 kadar, yani 14 yıl dilimi içinde birçok hoyrat, divan, gazel, türkü, şarkı kaydetti. Radyo dişinde de müzik sahnelerinde sanatını icra etti. Bazen Mehmet Rauf’un bestelerini, bazen de diğer bestekârların bestelerini seslendirdi. Ama o folklarımızı unutmadı, elinde geldiği kadar bu kültürle alış veriş yaptı. Bu arada Türkiye’ye birkaç defa gitti, 1975’den başlayarak her yıl, hem turistlik hem de bizim müziğimizi tanıtmak amacıyla. Türkiye Radyolarında birçok eser kaydetti ve orada kendisine çevre yaptı. Bu dönemde seslendirdiği eserlerin bazıları şunlardı: 1- Gül boy çelebi ( Rast ) Söz ve müzik : Salah Nevres Okuyan: İbrahim Rauf 2- Pencerenin teli elek ( Rast ) Söz ve müzik : Hüseyin Tuzlu Okuyan : İbrahim Rauf 1- Yar heleye-heleye ( Bayat ) Söz : İsmail Serttürkmen Müzik : Ali Kaleli Okuyan : İbrahim Rauf 4- Mektup yazdım yar almadı( Bayat ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Hüseyin Tuzlu ( Türkiye’de sanatçılar Azize Gurses ve Salahattin Alpay okumuşlardı) 2- Bir arak ver ( Bayat ) Söz ve müzik : anonim Okuyan : İbrahim Rauf ( Türkiye’de sanatçılar Mehmet Özbek ve İbrahim Tatlıses okumuşlardı ) 3- Gel gideğ şeyh bağına gazele ( Bayat ) Söz : Mehmet İzzet Hattat Müzik : Memet Camcı Okuyan : İbrahim Rauf ( 1975’de ilk olarak Türkiye’de İbrahim Rauf okumuştu. 1977’de Küzecioğlu okumuştu, sonra Mehmet Özbek okumuştu ) 4- Aya bak yıldıza bak ( Bayat ) Söz ve müzik : Kerim Kölemen Okuyan : İbrahim Rauf B- Gurbet yılları: Gurbetçilik vatanını, memleketini terk edip gurbete gitmek değildir, asıl gurbetçilik insan kendi vatanında baskı, zülüm altına kalmak, kendi ana dilinden ve kültüründen zorla kopmasıdır. İşte bu yüzden İbrahim Rauf kendi vatanını, memleketi Kerkük’ü terk etti, gurbetçi oldu. İlk olarak Türkiye’ye gitti sonra Danimarka’ya yerleşti. Kimliksiz kalmak acıların en acısıdır, nerden geldim, nereye gidiyorum diye sorusu insanın içini kemirir, memleket özlemi gitgide basar, bazen içine gömer bazen de delirir, ancak sanatçı ruhlu insanlar bu acıları sanatına ve yazılarına döker. İşte İbrahim Rauf böyle yaptı. Doğrusu o bütün Türkler gibi ana vatan Türkiye’yi severdi, ama Kerkük sevgisi bambaşkadır. Çünkü Kerkük onun için büyük bir şey ifada eder. Kerkük onun varlığı, yokluğu, dünü, bugünü, yarını, çocukluk ve gençlik yadigârdır. Bundan dolayı Kerkük dilinden hiç düşmedi, bu adı dizilere, şarkılara döktü, bu memleket özlemiyle sanatı gelişti ve kendini gösterdi. Türkiye yıllarında Türk Radyolarında birçok şarkı kaydetti, müzik sahnelerine çıktı, sanatını icra etti, Haba, İclal Akkaplanla birlikte bir kaset doldurdu. Danimarka yıllarında Arhus Radyosunda Türkmence kısmını açtı, yönetti, birçok eser yazdı, besteledi, okudu ve kaydetti. Bu dönemin eserlerinin bazıları:
1- Bülbül sallandı gitti ( Saba ) Söz : Faruk Köprülü Müzik : Turan İbrahim Okuyan : İbrahim Rauf 2- Hasta bilmeyen ( Bayat ) Söz : Necmettin Kara Müzik :Turan İbrahim Okuyan : İbrahim Rauf 3- Kerkük’te gömün meni ( Bayat ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 4- Sorarım tanrıya ( Rast ) Söz : Fahri Ersavaş Müzik : Turan İbrahim Okuyan : İbrahim Rauf 5- Türkmenlerin Kalesi ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan Rauf 6- Bir kuş gibi ( Bayat ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 7- Diken ve gül ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 8- Bayram geldi ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 9- Haydi cepheye ( Rast ) Söz : Anonim Müzik : Turan İbrahim Okuyan: İbrahim Rauf 10-İnsan hakları ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 11- Canan aldı canımı ( Rast) Söz ve okuyan: İbrahim Rauf Müzik : Turan Rauf 12- Bayrağım ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 13- Oğuzlar ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 14- Türkmeneli ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim 15- Etme naz ( Rast ) Söz ve okuyan : İbrahim Rauf Müzik : Turan İbrahim Netice itibariyle bu döneme damgasını vuran özellikler şu yönde toplanır: Gurbet kokan eserlerde pençeleşen memleket özlemi ve kimlik arayışı, başka deyişle Kerkükçülük. Memleket döneminden kardeşi ile yaptığı düet bu dönemde izini sürdürmüştür ve kendi oğluyla yaptığı çalışmalar. Mehmet Rauf ile yaptığı çalışmalara gelince, özellikle eski rejimin yıkılışından sonra, daha olgun şeklini almıştı, nitekim bu beraberlikten ( telefon ile olsa bile ) güzel eserler çıkmıştı, Irak Türkmen müziğine başka bir renk katmıştı. Turan İbrahim’e gelince, o yeni nesil sanatçıların önde gelen, besteci, müzisyenlerden biri sayılır, bu hususta babası İbrahim Rauf şöyle diyor “ Turan on yaşından itibaren saz, ud, org çalmağa başladı, müziği o çalardı ben okurdum. Şairlerimizin güzel hoyratları, şiirleri bize varınca, Turan bestelerdi ben okurdum “. Bu baba oğul beraberlikten birçok eser çıktı, kimi şarkı, türkü kimde hoyrat, özellikle beraber yaptıklar CD çalışması, bu hususta Turan İbrahim şöyle anlatıyor “ Dedelerimizden kalan Türkmen hoyratları, dünyada eşi bulunmayan yegâne mirasımızdır. Değerli sanatçımız İbrahim Rauf 25 yıldır memleketinden uzak kalmasına rağmen hoyratlarımızı unutmamış, ustaca ve en güzel şekilde yorumlamıştır. Bu projeyi hayata geçirerek bir ilkeye imza atmıştır. Yapmış olduğumuz CD’de 16 hoyrat usullünde örnekler vermiştik “. İşte İbrahim Rauf’un sesiyle ve Turan İbrahim’in müziğiyle bazı örnekler: 1- Mezen hoyratı ( Bayat ) Söz : Necmettin kara 2- Ömergele hoyratı ( Bayat ) Söz : Mehmet İzzet Hattat 3- Yolcu hoyratı ( Bayat ) Söz : Felek oğlu 4- Matari hoyratı ( Çargah ) Söz : Faruk Köprülü 5- Hoyrat ve makam ( Dermangah ) Söz : Osman Mazlum 6- Muçala hoyratı ( Hicaz ) Söz : Husam Dabbağoğlu 7- Nöbetçi hoyratı ( Hicaz. Nöbetçi Mustafa icat etmiştir ) Söz : Ali Maruf oğlu 8- Deli hasan hoyratı ( Hicaz – Bayat ) Söz : Sirvan Saçıuzun 9- Kürdü hoyratı ( Hüseyni, Emin Bağvan yaratmıştır, eski ağız ) Söz : Ömer ağa Tercili 10- Dermangahi hoyratı ( Mansuri makam ile mürekkeptir ) Söz : Cumhur Kerküklü 11- Kızıl Hoyrat ( Rast. Tuzhurmatı kasabasına ait olan ) Söz : anonim 12- Beşiri hoyratı ( ( Rast. Emin Bağvan içat etmiştir ) Söz : Mehmet İzzet Hattat 13- Yetimi hoyratı ( Rast – Pencegah ) Söz : İzzettin Abdi Bayati 14- İskender hoyratı ( Segah ) Söz : Şemsettin Veli Erbilli 15- Kesik hoyratı ( Segah ) Söz : anonim 16- Muhalif hoyrat ( Segah ) Söz : Reşit Ali Dakuklu
Kimin kimden haberi var ( Nehavend ) Söz : Mustafa Kemal Aziz Dakuklu Müzik : Mehmet Rauf Okuyan: İbrahim Rauf
Bu dünyanın derdi çoktur Dertlerine çare yoktur Kimi açtır kimi toktur Kimin kimden haberi var
Bu bir tünel sonu gelmez Bu bir sırdır kimse bilmez Kimi güler kimi gülmez Kimin kimden haberi var
Bu Dünyanın vefası yok Cefası var sefası yok Kimin zadı parası yok Kimin kimden haberi var
Burası bir muammadır Baştan başa bir beladır Kimi elif kimi yaddır Kimin kimden haberi var
Burada her şey değişmiştir Şer ve bela gelişmiştir Bu ne kavga ne dövüştür Kimin kimden haberi var
Bu dünyanın hali budur Çok anlamsız bir konudur Kimi ateş kimi sudur Kimin kimden haberi var
|